IQNA - Büyük çoğunluğu Hristiyan olan Avrupa ülkelerinde İslâm dini ve Müslümanlığa bakış son yıllarda çok olumlu değil. El Kaide ve IŞİD gibi terör örgütlerinin ABD ve Avrupa’da gerçekleştirdiği saldırılar olumsuz algının güçlenmesine yol açtı. 1997 yılından bu yana bu algıyı tarif etmek için kullanılan "İslamofobi”, 2015 yılında Fransa’da gerçekleştirilen terör saldırılarıyla birlikte kontrol edilemez bir hızla arttı. Siyasi, Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı SETA, 25 Avrupa ülkesinde ağırlıklı olarak siyaset bilimi, din tarihi, sosyoloji ve felsefe üzerine çalışmalar yapan 37 akademisyene İslamofobi'ye ilişkin bir araştırma yaptırdı. Sonuç, sağ siyasetin giderek egemen olmaya başladığı bu ülkelerde, Suriye’den akın eden mültecilerin de etkisiyle İslâm karşıtlığının geçtiğimiz yıl daha da artmış olduğunu gösteriyor.
İşte ülkelerin İslamofobi durumu:
Fransa
Tüm dünyada İslamofobi’yi körükleyen saldırıların yaşandığı
Fransa’daki tablo, "Endişe verici” olarak tanımlanıyor. Raporda yer alan
rakamlara göre, Müslümanlara yönelik fiziksel saldırılar, 2015 yılının ilk 6
ayında yüzde 500 oranında arttı. Sözlü taciz yüzde yüz, camilere yönelik
saldırılar yüzde 400 oranında yükseldi. En çok tepki gören yine kadınlar oldu.
Fiziksel ya da sözlü taciz edilenlerin yüzde 75’ini kadınlar oluşturuyor.
Avrupa’da en büyük Müslüman nüfusun yaşadığı Fransa’da başörtülü kadınlar,
giyimleri nedeniyle kendi toplulukları dışında istihdam edilmeyeceklerini
düşündükleri için çoğunlukla başka alanlarda iş başvurusunda dahi bulunmuyor.
Sadece Müslüman kadınlar değil erkekler de kendi yaşadıkları topluluklar
dışında iş bulmakta zorlanıyor. Ülkedeki durumun adı "Post Charlie”
sendromu. Müslüman topluluklar "cihatçı teröristleri” sert bir dille kınamaya
çağırıldı. Bu gruplardan gelen, "O kesimle hiç bir ilgimiz yok” açıklamaları da
kamuoyunu tatmin etmeye yetmedi. Fransa polisi düzenlediği operasyonlarda bazı
camileri kapattı. Bazı camiler ise kimlikleri tespit edilemeyen kişiler
tarafından saldırıya uğradı, kundaklandı.
Almanya
Almanya’da da İslamofobi hem nicelik,
hem de nitelik olarak artış gösterdi. 2015, Alman toplumunda İslamofobi’nin
inkâr edilemez bir biçimde hissedildiği bir yıl oldu. PEGIDA hareketi bu konuda
çok etkili oldu. Bir çok siyasi parti, kendini PEGIDA’dan ayrı tutsa da,
hareketin Müslümanları, "suçlu” ve "Beyaz Almanlardan bile daha terörist” diye
tanımlaması akıllarda yer etti. Almanya’da İslamofobi nedeniyle yaşanan
olaylara ilişkin yeterli veri toplanmadığı için yeteri kadar örnek yok.
Müslüman kadınların hem kamuda hem de özel sektörde başörtüsü kullanmaları ile
ilgili sıkıntılar hâlâ tam olarak ortadan kalkmadı. Mülteci krizi de bu
ülkede İslamofobi’ye bir anlamda zemin kazandıran bir unsur oldu. Bazı
bölgelerde sığınmacıların bulunduğu kamplara saldırılar düzenlenmeye
çalışıldı.
Arnavutluk
İslamofobi, 1 milyon 670 bin
Müslüman’ın yaşadığı Arnavutluk’ta henüz erken bir fazda olarak tanımlanıyor.
Buna rağmen bazı durumlarda kendisini çok güçlü gösterebiliyor.
Uluslararası alandaki bazı gelişmeler, örneğin Fransa’daki Charlie Hebdo saldırısı, ya da benzer saldırılar, Arnavutluk’taki İslamofobik hareketleri motive ediyor. Son 3 yılda Suriye’deki iç savaşa katılan "Arnavutlar”, ülkede hem yönetimde hem de yabancı şirketlerde bir endişe yarattı.
Arnavutların Suriye'de IŞİD’e katılımına ilişkin tespitler ülkede dokuz imamın tutuklanmasını da beraberinde getirdi. Bu isimlerin yargılanma süreci ülkede başka tartışmalara yol açtı. Özellikle Paris saldırılarından sonra ülkede, "Tüm Müslümanları, özellikle de Arnavut Müslümanları olanlardan dolayı özür dilemeye çağıran” yayınlar yapıldı. Arnavutluk-Ermenistan maçı öncesi bazı Arnavut futbolcuların bir camiye gidip dua etmesi de sosyal medyada tepkilere sebep oldu. Futbolcuların fotoğrafları sosyal medyada öfke dolu mesajlarla paylaşıldı. Milli Takım’ın teknik direktörünün kiliseye gidip dua etmesi ise gündeme dahi gelmedi. Tüm bunlara rağmen Arnavutluk’ta istihdam alanında Müslümanlara yönelik bir ayrım söz konusu değil.
Avusturya
"Müslümanlar uzak durun” posterleri
Avusturya’da İslamofobi’nin tanımını yaparken, ülkenin geçmişinde Müslüman
imparatorluklarla olan ilişkileri ve özellikle 2005 yılından bu yana sağ
partilerin rolü önem taşıyor. Ülkede İslamofobi’nin bir geçmişi var ancak 2015
yılında yaşananlar bir dönüm noktası olarak tanımlanabilir.
2015 yılında ülke parlamentosunda Müslümanlara yönelik şüpheleri artıracağına ilişkin tepkilere rağmen kabul edilen "İslâm yasası”, IŞİD’le ilgili tartışmaların da etkisiyle çok konuşuldu. Müslümanlara ait özel anaokullarında, kamu yetkililerinin personele, "Kur’an öğretiyor musunuz? Bununla ilgili CD’ler izletiyor musunuz?” gibi sorular sormalarının yanında, tüm okullarda şüphe duyulan öğrencilere ait bilgilerin ilgili birimlere iletilmesi yönündeki talepler, medyada neredeyse hiç yer bulmadı, kamuoyunun ilgisini çekmedi. Sokaklarda özellikle Müslüman kadınlara yönelik saldırılar arttı, hatta bazı camilerin kapılarına domuz iskeleti veya etinin bırakıldığı oldu. Kadınlar büyük ölçüde kendilerine yönelik saldırıları yetkililere bildirmedi. Bir okulda iki Müslüman öğrenci, öğretmenleri tarafından "İslamcı” olarak tanımlanırken, sokaklarda "Müslümanlar uzak durun” yazılı broşürler dağıtıldı, posterler asıldı.
Belçika
Belçika’nın nüfusunun yüzde 6’sını
Müslümanlar oluşturuyor. Bunların çoğunluğu Türk veya Fas kökenli. Ülkede 2015
yılında Müslüman kesim içindeki bazı radikal gruplara yönelik operasyonlar
yapıldı. Bu operasyonlar sırasında ülkenin en önemli tartışma konularından
biri, Müslüman kadınların giyimiydi. Tam da bu dönemde tüm dünyayı sarsan Paris
saldırılarının etkilerinin en derinden hissedildiği ülke Belçika oldu. 7
Ocak 2015’te gerçekleşen Charlie Hebdo saldırısının ardından yapılan operasyonlar
Müslüman kesimde kaygıları beraberinde getirdi. Ülkede İslamofobi’nin ulaştığı
nokta ile ilgili en çarpıcı olaylardan biri, ürettiği ürüne "helâl” sertifikası
almak isteyen bir Belçikalı şirketin başından geçti. Haberin duyulmasıyla
birlikte, özellikle Katolik kesimler tarafından şirkete boykot çağrıları
yapıldı, hatta IŞİD ile bu şirketi özdeşleştirenler oldu. Şirketin yönetim
kurulu başkanı yaşananlarla ilgili, "Belçika’da İslamofobi olduğunu biliyordum
ama bu noktaya kadar olduğunu bilmiyordum” dedi. Paris saldırılarının
ardından ise aralarında parlamenter Mahinur Özdemir’in de olduğu bir çok kadın
başörtüsü nedeniyle hedef haline geldi. Kimi işini kaybetti, kimi bazı toplu
alanlara sokulmadı.
Bosna Hersek
15. yüzyılda İslam’ın yayıldığı Bosna
Hersek, 55 yıllık komünist yönetim ve ardından yaşanan savaştan sonra "dini
olmayan laik bir” devlet olarak niteleniyor. Ancak son dönemde ülkede kamu
alanlarında dini simgelerin varlığında bir artış tespit edildi.
Nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ı Müslüman olan ülkede, dini özgürlükleri koruyan, ayrımcılığı ve nefret suçlarını engellemeyi amaçlayan bir dizi yasa yürürlükte. Buna rağmen uygulamada yasanın yorumlanmasından kaynaklanan farklılıkların da etkisiyle yaşanan eksiklikler bu suçları işleyenlerin cezalandırılmasını engel olabiliyor. Ülkede, İslamofobi’nin dışavurumunu gösteren örnekler yaşandı. Örneklerden birinde, 2 Temmuz 2015’te sabah namazında Sultan Süleyman Camii’nin kapısına gelen bir grup, "Türkler içeride misiniz?” diye bağırdı. (Not: Özellikle radikal Sırplar Boşnakları, "Türk olarak niteliyor). Diğer bir örnek de, yine aynı yılın Ocak ayında bir kamu binasının duvarına, "Kim Türklerin kanını içme konusunda daha hızlı ve çevik olacak?” yazısının yazılması oldu. Müslüman çalışanlara ve öğrencilere Cuma namazı kılma konusunda esneklik sağlanmaması da ülkede İslamofobi ile ilgili veriler arasında kabul ediliyor.
Çek Cumhuriyeti
2015, çok az sayıda Müslüman’ın
yaşadığı Çek Cumhuriyeti’nde İslamofobi’nin arttığı bir yıl oldu. Bu artışın
sebebi Fransa’daki saldırılar kadar, ülkede kalmasalar da mülteci trafiği.
Mülteciler ile birlikte çok sık olmasa da İslâm ve Müslümanlık da ülkede
tartışılmaya başlandı. Başörtülü Müslüman kadınların yanı sıra Müslüman
olmadıkları halde, örneğin sağlık sorunları nedeniyle başını örtmek durumunda
kalan Hristiyan kadınların da sözlü tacize uğradığı olaylar kayıtlara
geçti.İslâm dininin genel olarak "medeni olmayan, tehlikeli ve gerici”
olarak algılandığı ülkede, Çek Cumhurbaşkanı Zeman’ın, Müslümanları, Batı ve
İsrail’in mutlaka savaşması gereken bir medeniyet karşıtı olarak tanımladığı
biliniyor.
Rapora göre, Çek Cumhuriyeti’nde İslamofobi’nin en yaygın olarak kendini gösterdiği alan, bir çok ülkede olduğu gibi internet. Facebook’ta açılan "Çek Cumhuriyeti’nde İslâm istemiyoruz” sayfasının, içinde yer alan nefret mesajlarına rağmen, 50 bin takipçisi bulunuyor.
Ülke genelinde zaman zaman katılımcı sayısı yüzlerle ifade edilebilecek kadar sınırlı olsa da İslâm karşıtı sokak gösterileri yapılıyor.
Finlandiya
5,5 milyon nüfusu bulunan
Finlandiya’da Müslümanların sayısının 60-65 bin arasında olduğu ifade ediliyor.
Ülkede İslamofobi’nin alarm verecek düzeyde çeşitli alanlarda artış eğiliminde
olduğu belirtiliyor. Finlandiya’da planlanan bir cami inşaatı, ülkede
İslâm dinine ilişkin en sıcak tartışmalardan birine sebep oldu. Helsinki’de
cami inşa edileceğinin duyulmasının ardından özellikle sosyal medyada tepkiler
oldu.
Bir grup, "İslâm’dan başka hiçbir dinde nefret, öldürme ve terör yoktur. Cami gürültüye, kirliliğe ve düzensizliğe yol açacaktır” gerekçeleriyle inşaatın yapılmaması için imza kampanyası başlattı.
Ancak gerekli sayıda imza toplanamadığı için kampanya amacına ulaşamadı. Siyasette ise merkez sağda yer alan bazı partilerin İslâm karşıtı söylemlerindeki sertleşme dikkat çekiyor.
Hırvatistan
Geleneksel olarak "çok kültürlü bir
ülke” olarak tanımlanan Hırvatistan’da çoğunluğunu Katoliklerin oluşturduğu bir
toplum yaşasa da, İslamofobi’nin derin kökleri olmadığı ifade ediliyor. Ülkede
insanların birbirini tanımlamada önce milliyet, sonra sosyal statü kavramlarını
kullandığı, dinin ise üçüncü sırada yer aldığı belirtiliyor. 2016’da
"İslâm’ın devlet tarafından tanınmasının 100’üncü yılını” kutlamaya hazırlanan
ülkede, 2011 yılı nüfus sayımına göre nüfusun yaklaşık yüzde 3’ü, yani yaklaşık
63 bini Müslümanlardan oluşuyor.
Ülkede aralarında istihdamın da bulunduğu bazı alanlarda İslamofobi ile ilgili tek bir şikayet bile alınmamış. Az da olsa İslâm ile ilgili tartışmaların başlamasının nedeni ise ülkenin Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya göç güzergâhının önemli noktalarından birinde yer alması.
Mülteciler ile ilgili endişeler tanımlanırken de dini vurgulardan daha çok, "Hırvat kültürünün” değişmesinden duyulan endişe dile getiriliyor.Bosna ve Kosovalı Müslümanlar, "Komşularımız” ifadesiyle sahiplenilirken, ülkede dışarıdan gelen Müslümanlara yaklaşım biraz daha mesafeli olarak tarif ediliyor. İslamofobik olarak tanımlanacak az örneğin tespit edildiği ülkeye ilişkin endişe, İslamofobi’nin mültecilerin ülkeye girişi ile birlikte yaygınlaşması.
Hollanda
Ayrımcılık suçlarının istatistiklere
yansıdığı nadir ülkelerden biri olan Hollanda’da, 2015 yılının ilk ayında
Müslümanlar ayrımcılığa uğradıklarına ilişkin 55 şikayette bulundu. Yıl boyunca
internette Müslümanların şikayet sayısı ise 142’yi buldu. Bunların 46’sı cezalandırıldı.
Yine aynı dönemde ülkedeki 19 cami, 27 defa saldırıya uğradı. Duvarları
boyandı, koku bombası atıldı ve kapılarına tehdit mektupları ile domuz kafaları
bırakıldı.Ayrımcılığa en çok maruz kalanlar da yine kadınlar oldu.
Bildirilen şikayetler arasında, burka giyen bir kadının toplu taşıma aracına
alınmaması, başörtüsü giyen bazı kadınların sözlü, bazılarının ise fiziksel
olarak şiddete maruz kaldığı örnekler dikkat çekiyor. En çarpıcı olan ise; 4
Nisan tarihinde, polis teşkilâtının üst düzey bir yöneticisinin, kurum içi
blogda Müslüman polislerin meslektaşları tarafından sözlü tacize uğradığını
belirtmesi oldu.Türk ve Fas kökenliler kendilerini Hollanda toplumunun
bir parçası olarak hissetmiyor, dışlandıklarına ve ötekileştirildiklerine
inanıyorlar. Tüm bunlara rağmen Hollanda’da ayrımcılıkla, ama özellikle
İslamofobi ile mücadele için çeşitli sivil toplum organizasyonlarının varlığı
da dikkat çeken bir unsur. Hem sosyal medyada hem de diğer alanlarda
şikayetlerin alındığı ve takip edildiği örgütlenmeler var.
İngiltere
İngiltere’de İslamofobi güvenlik endişeleri üzerinden arttı. Haziran ayında Tunus’ta İngiliz turistlerin öldürülmesi ve Fransa saldırıları güvenlik önlemlerinin artmasını da beraberinde getirdi. Gözle görülür şekilde artan ve günlük hayatı etkiler hale gelen güvenlik önlemleri, İngilizlerin gözündeki Müslüman profilini de olumsuz yönde etkiledi. Yapılan bir araştırmaya göre, Müslümanların yüzde 93’ü kendilerine İngiltere’ye sadık olarak tanımlıyor ve İngiliz kanunlarına uymaları gerektiğine inanıyor. Ancak aynı topluluğun yüzde 46’sı İngiltere’de önyargılardan dolayı Müslüman olmanın zor olduğunu belirtiyor. Yapılan araştırma ülkede sokaklarda da İslamofobi’den kaynaklanan nefret saldırılarının artma eğiliminde olduğunu gösteriyor
2015 yılında kabul edilen "Terörle Mücadele ve Güvenlik Yasası”, bu nefret ortamının genişlemesini de beraberinde getirdi. Müslümanlar sürekli izlendikleri endişesi taşırken; öğretmenler, anaokulu çalışanları, doktorlar gibi meslek gruplarına "radikal” olduğunu düşündükleri kişileri ihbar etme görevi verildi. Radikalliğin net bir tanımı olmadığı için bu görev soru işaretlerine yol açan uygulamaları da beraberinde getirdi. Bir ilkokulda kendilerine sorulan sorulara, "Pasif yaşamaktansa kahraman olarak ölmeyi tercih ederim”, "Eğer bir öğrenci benim ırkım ve dinimle dalga geçerse onu canını yakmak pahasına durdururum” gibi yanıtlar veren 7 öğrenci hakkında "radikalleşme eğiliminde oldukları gerekçesiyle” rapor tutuldu.
İrlanda
"En iyi Müslüman ölü Müslüman”
Hashtag’i İrlanda da, İslamofobi ve anti Müslüman ırkçılık kavramlarına çok
uzak bir ülke değil. Özellikle, İrlanda medyasının Müslümanlara yönelik
kullandığı "Biz ve Onlar” tanımlaması ülkede İslamofobi açısından önemli bir
gösterge olarak kabul ediliyor.Müslümanlara gösterilen tepkiler arasında
IŞİD saldırıları için özür dilemelerinin istenmesi yanında, başı örtülü
kadınlara yönelik sözlü tacizler dikkat çekiyor. Sosyal medyada bazı hesaplarca açılıp yayılan
"En iyi Müslüman ölü Müslüman” hashtag’i de bu ülkedeki en çarpıcı örneklerden
biri. İrlanda’da yine başta kadınlar olmak üzere Müslümanlar eğitim konusunda
da ayrımcılık ile karşı karşıya kalabiliyor.
İspanya
İspanya’da Charlie Hebdo saldırısının
ardından Başkan Rajoy, ülkesinde İslamofobi yaşanacağına inanmadığını söyledi.
Ancak yıl boyunca İslamofobik saldırılar önceki yıla göre dört katı oranında arttı.
İspanya’da ırkçı ve İslamofobik söylemler kullanan siyasi partilere destek çok
düşük. Ülkenin en önemli iç sorunu olan Katalonya ise bu kapsamın dışında. Bu
bölgede kutuplaştırıcı etkisi olan söylemlerin İslamofobi dışında başka
boyutları da var. İspanya İslâmi Topluluklar Birliği’ne göre ülkede yerel
yönetimler Müslümanların cami ve mezarlık inşa etmeleri önünde engeller
çıkarıyor. Ülkenin genelinde ama özellikle Katalonya’da çoğunlukla uzun süren
bürokratik işlemler sonucunda cami ve mezarlık izni çıksa bile bunlar ancak
şehir dışında ulaşım açısından zor noktalarda yapılabiliyor. Mezarlıklar
konusundaki en önemli problem, Müslümanlıkta "Cenazelerin bir tabut olmadan
direkt toprağa verilmesi” konusundaki yasal kısıtlamalar olarak tanımlanıyor.
İspanya’da tüm Avrupa’nın yaşadığı mülteci krizi de beraberinde getirdiği
endişeler ile birlikte İslamofobi’yi körükleyen bir unsur.
İsveç
İsveç’te İslamofobi, etnik ırkçılık
ve yabancı düşmanlığı birlikte ele alınan kavramlar. Yapılan tespitlere göre,
İsveçlilerin yüzde 47’si toplumda farklı dinlerin yaşanmasından rahatsız. En
temel gösterge ise, başörtüsü ve tesettür kıyafetleri olarak kabul ediliyor.
Yapılan araştırmaya katılan İsveçlilerin yüzde 64’üne göre Müslüman kadınlar
baskı altında oldukları için başörtüsü takıyor. 2014 yılında yapılan
seçimlerde sağ parti, Sweden Democrats (SD) ülkenin üçüncü büyük partisi oldu.
Parti geçen yıl Midilli Adası’nda, Avrupa’ya geçmek için bekleyen Suriyeli
mültecilerin İsveç’e gelmemesi için, "Burada size iş yok, para yok, yuva yok”
yazan broşürler dağıttı. 2015 yılında hem camilere, hem de mülteci kamplarına
dönük saldırılar gerçekleştirildi. İsveç’te istihdam alanında işverenlerin
genel eğilimi Avrupalı olmayanların yanısıra, Müslüman ve Yahudileri işe almaktan
kaçınmak yönünde. İslamofobi’nin yayılmasını sağlayan en önemli araç ise bir
çok ülkede olduğu gibi internet. Ülkenin en çok takipçisi olan web sayfaları
çoğunlukla ırkçı ve yabancı düşmanı olarak nitelenen bir dil kullanıyor.
İsviçre
Bu ülkede, çoğunluğu farklı etnik
kökenlerden gelip yerleşenlerden oluşan Müslümanların sayısı yaklaşık 400
bin. 2015 yılı Ekim ayında İsviçre Federal Konseyi, radikalleşme ve
terörizm ile mücadeleyi amaçlayan bir stratejiyi hayata geçirdi. Bu doğrultuda
Müslümanların daha iyi istihdam olanaklarına kavuşması ve gençlerin daha iyi
eğitilmesi gibi ilkeler benimsendi. Ülkenin polis teşkilatının en yetkili
ismi "Radikal Müslümanlar ile Müslüman toplulukların birbirinden ayrı
tutulduğunu” açıkladı. İsviçre’nin çeşitli bölgelerinde radikalleşmeyi önlemek
amacıyla Müslüman topluluklarla toplantılar yapıldı. Bunlara rağmen ülkede
sayıları az da olsa İslamofobi’den kaynaklanan ayrımcılık olayları kayıtlara
geçti. 13 Müslüman mezarına zarar verildi, İtalyanca konuşulan güney kantonu
Ticino’da kadınların yüzlerini kapatan kıyafetler giymesi yasaklandı ve böyle
giyinenlere para cezası verilmesi benimsendi.
İtalya
Başörtüsü, çarşaf ya da peçe kullanan
kadınlara karşı ayrımcılık endişe veriyor
İtalya’da, Müslümanlara yönelik tavrı belirleyen en önemli etken, toplumda giderek azaldığı belirtilen "kendini güvende hissetme” durumu. Müslümanların özellikle Paris saldırılarından sonra bir tehdit unsuru olarak görülmesinin sebeplerinden biri olarak ise, bu dönemde medyanın kullandığı dil gösteriliyor. Müslümanlar da kendilerini güvende hissetmiyor.İtalya’da, 2015 yılında İslâm, sadece "terörist saldırılar” nedeniyle değil, Müslüman kesimin ibâdetlerini yerine getirebilecekleri bir ibâdethâne inşâ etme talebi nedeniyle de tartışıldı. Ülkenin Lombardy bölgesi yönetiminin ibadethâne inşaatını zorlaştıran bir düzenlemeye gitmesi, bu tartışmaları alevlendiren unsur oldu. Ülkenin kuzeyinde yer alan başka belediyelerde de benzer tartışmalar yaşandı. İtalyan Hükümeti bu yasayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. İtalya’da başörtüsü, çarşaf ya da peçe kullanan kadınlara karşı ayrımcılık ise endişe verici boyutta olarak tanımlanıyor.
Letonya
Letonya’da, İslamofobi’nin önceki
yıllara dayanan bir geçmişi var, ancak mülteci krizi ülkede sağ siyaset yapan
gruplar tarafından sokaklarda "Müslüman ve mülteci karşıtı” gösterileri
beraberinde getirdi. Fransa’daki terör saldırıları ise bu tutumu daha da
olumsuz hâle getiren ve topluma daha çok yayılmasına sebep olan bir unsur
oldu. 2015 yılında Kurban Bayramı’nda yaklaşık 30 Müslüman, başkent
Riga’da İslâm Kültür Merkezi önüne seccade sererek dışarıda namaz kılmak
istedi. Henüz namaz başlamamıştı ki polis geldi ve yetkililere haber verilmeden
böyle bir organizasyonun yapılamayacağını belirtti. Konu mahkemelik oldu, henüz
karar çıkmadı. 27 Eylül 2015 günü yaşanan bir "vandallık” da kayıtlara
geçti. İslâm Kültür Merkezi’nin duvarına sprey boya ile, "Sizin Allah’ınız
sizin probleminiz. Evinize gidin” yazıldı. Bu olayın ardından ülkedeki Müslüman
topluluklar "giderek artan İslamofobi’den endişe ettiklerini” açıkladı.
Litvanya
Litvanya’da yapılan araştırmalar 2015
yılında Müslümanlara yönelik olumsuz tutumun önceki yıllara göre yüzde 73
oranında artış gösterdiğini ortaya koyuyor. Şikayetlerin neler olduğuna dair
elde edilen veri az.
Ancak bu İslamofobi’den kaynaklanan olaylar olmadığı ile aynı anlama gelmiyor. Ülkede Müslümanlara bakış olumsuza doğru evrilse de şimdilik bunun ayrımcılığa dönüştüğünü gösteren vaka sayısı az.
Makedonya
Makedonya sadece İslamofobi’nin değil,
yabancı düşmanlığının da yaygın olduğu bir ülke. Ortodoks Hristiyan olarak
tanımlanan Makedonlara göre, Arnavutlar, Müslümanlar, farklı ten rengi olanlar "öteki”
olarak tanımlanıyor. Ancak, tüm bu gruplar içinde ülkede toplumsal olarak en
büyük ayrımcılığa maruz kalanlar Müslümanlar. Paris saldırıları sosyal
medya ve ülke basınında İslamofobi dilini kuvvetlendirdi. Mülteci krizi de
Makedonya toplumu açısından hem yabancı düşmanlığı hem de İslam karşıtlığını
daha da net bir şekilde ortaya çıkaran net bir faktör oldu.6 Kasım
2015’te Kriva Palanka’da bir mescidin yağmalanması ise ülkedeki İslamofobi’yi
en net ortaya koyan olay olarak tanımlanıyor. Kriva Palanka Belediye Başkanı,
olayların ardından bölgede yaşayanların çoğunluğu Ortodoks olduğu için mescidin
yeniden inşa edilmeyeceğini açıkladı. Mescide zarar verenler teşhis
edilemedi.
Norveç
Norveç, 2015 yılında İslamofobi’nin
daha geniş bir toplumsal zemine yayıldığı ülkeler arasında. Paris’teki
saldırılar ve mülteci krizi bu durumun başlıca sebepleri arasında. 5 milyon
nüfusu bulunan ülkenin yüzde 4,2’si Müslüman. Norveç’te 2015 yılı,
Almanya’daki Müslüman ve mülteci karşıtı olarak tanımlanan PEGIDA hareketine
destek yürüyüşleriyle başladı. Norveç’te PEGIDA’ya en yakın duran organizasyon
radikal sağcı Norveç Savunma Ligi ile Norveç’in İslâmileşmesini Durdurma
hareketi. Fransa saldırıları, ülkede Müslümanlara yönelik şüpheleri artırdı.
Başörtülü kadınların iş başvurularının sıklıkla kabul edilmediği tespitler
arasında. Oslo Nefret Suçları Birimi’ne yapılan şikâyetlerin sayısı bir önceki
yıla göre 2015 yılında iki katına çıktı. Mart ayında bu birime, kendisine karşı
nefret suçu işlendiğini belirten bir kadının şikâyeti sonucu 57 yaşındaki bir
Norveçli cezalandırıldı.
Polonya
Müslüman nüfus az olmasına rağmen
,Polonya’da da İslamofobi var. Ülkede 2015 yılı başındaki Charlie Hebdo
saldırısının ardından Müslüman topluluklar bu saldırıyı sert bir dille kınadı,
ancak Müslüman karşıtı ön yargıların ülkede yayılmasına mâni olamadı. Müslüman
liderler bu olaylardan bir süre sonra İslamofobi atmosferinin giderek
yaygınlaşmasından duydukları kaygıları dile getirdiler. 2015 yılında yapılan
seçimler de İslamofobi’yi körükleyen unsurlardan biri oldu. Mülteci karşıtlığı
üzerinden yürütülen kampanyalarda, "Mültecilerin Avrupa’ya alınmaması, bunun
yerine kendi ülkelerinde profesyonel olarak savaşmak üzere eğitilmelerini”
savunan politikacılar çok konuşuldu. 2015 yılında bir camiye yapılan saldırı
ise, basının en çok üzerinde durduğu İslamofobik olay olarak kayıtlara geçti.
Ülkenin başkentinde açılan Ochota Camisi silahlı saldırıya uğradı, bir kadın
tarafından camiye domuz bırakılırken çekilen görüntüler de basına yansıdı.
Sırbıstan
Sırbistan’da, Yugoslavya iç savaşının
üzerinden geçen 20 yılda Avrupa Birliği’ne entegrasyon süreci ile birlikte daha
önce sık sık yaşanan İslâm karşıtı olaylar kısmen azaldı. Ancak bu sorun
yaşanmadığı anlamına gelmiyor. İslamofobi hâlâ Sırbistan’ın çözmesi gereken bir
sorun. Eğitim, Sırbistan’da ayrımcılık açısından en kritik alan olarak
tanımlanıyor. Burada öne çıkan alt başlık ise devlet tarafından basılan tarih
kitapları. Bu kitaplarda iç savaş, Hırvatistan’dan farklı olarak ağırlıkla dini
boyutuyla anlatılıyor. Sırbistan’da futbol ve aşırı şiddet arasında da bir
bağlantı var. 2015 yılında Rad Futbol Kulübü taraftarlarının "Savaş çıkacak”
pankartı açması, ardından da Arnavutluk, Kosova ve Türkiye bayraklarını yakması
buna bir örnek olarak gösteriliyor. 15 Kasım’da Belgrad’da dağıtılan
"Müslümanlar agresif ve kana susamış” yazan broşürler de nefret söyleminin
örnekleri arasında.
Yunanistan
Aşırı sağ partilerin sık sık
kullandığı İslamofobik söylemler Yunanistan’da 2015 yılında üç temel başlıkta
tartışıldı. Bunlardan birincisi, Atina’da inşa edilmesi istenen câmi. İnşaat
ile ilgili problem 1970’li yıllara dayanıyor.
Atina’da bir cami bulunmadığı için Müslümanlar kendi açtıkları ibadethanelerde ibâdet ediyor. 2015 yılında Hükümet, caminin yapımına devam etme kararı aldı ve bazı teknik düzenlemelere ilişkin yasa tasarısını parlamento gündemine getirdi.
Aşırı sağcı Altın Şafak Partisi, "Minarelerden yükselecek müezzin sesinin Yunanistan’ı İslâmileştireceğini” iddia etti. Parlamento bazı tepkilere rağmen tasarıyı kabul etti, ancak cami inşaatı henüz başlamadı. İkinci olay ise mülteci krizi. Türkiye’den Avrupa’ya ulaşmak isteyen mültecilerin birinci durağı olan Yunanistan’da, özellikle radikal sağ partiler mülteci krizini, İslâm karşıtı politikalarla birleştirerek seçim kampanyalarında propaganda malzemesi haline getirdi.İslamofobi’yi körüklediği belirtilen bir diğer olay ise, tüm Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Fransa’daki saldırılar oldu.Ülkede İslamofobi’nin gözle görüldüğü alan ise, hem yazılı, hem görsel, hem de sosyal medya. Özellikle Facebook’ta camii ve mülteciler ile ilgili "İslam Avrupa dışına”, "Hayır diyorsak bu hayır demektir. Atina’da camiye hayır.”, "Yunanların yerine Müslümanların gelmesine hayır” gibi söylemler kullanan ve çok sayıda takipçisi bulunan hesaplar var.
aljazeera